29 Kasım 2013

Savunma Sanayii Müsteşarlığı Proje Mühendisi ve Proje Asistanı Giriş Sınavı


Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından özel bilgi ve ihtisas gereken konularda çalıştırılmak üzere sınavla kadro karşılıksız sözleşmeli personel alımı dahilinde 1 adet Metalürji ve Malzeme Mühendisi kontenjanı ayrılmıştır. İlgilenenler bağlantıya tıklayarak başvuru koşullarına ve başvuru formuna ulaşabilirler.


Başvuru için tıklayınız.

18 Kasım 2013

İnsansız Hava Araçları'nın Babası

Amerikan Hava Kuvvetleri’nin en etkin İHA’larından biri olan Predetor’un tasarımcısı Abrahak Karem The Economist Dergisi'ne verdiği röportajda sözlerine “İHA’ya silah koyan kişi ben değilim” diye başlıyor. “Benim tek amacım, İHA’ların aynı pilotlu uçaklar gibi aynı emniyet standartlarında, yüksek performans sunarak uçabilmekti” diye ekliyor.

Uzun yıllar İsrail’de yaşayan Karem, 1977’de ABD’ye taşındı. Los Angeles’a yerleşti. O yıllarda Pentagon ‘Robot Uçak’ olarak adlandırılan İHA projelerini durdurma kararı almıştı. Yürütülen projelerde büyük bir başarısızlık vardı. İHA’lar ortalama sadece 20 saat uçabiliyordu. Fırlatma işlemini ise tam 30 kişi yapabiliyordu. Devraldığı proje, bugün en başarılı İHA’lardan biri olan Predetor’e giden yolu oluşturacaktı...
 
UÇAK MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ ALDI
 
Karem, 1937'de Bağdat'ta doğdu. Babası teknisyendi. 1940'ların sonunda İsrail'in kurulmasıyla göç ettiler. Küçük yaşlardan itibaren havacılığa meraklıydı. Daha orta okuldayken yaptığı uzaktan kumandalı uçak, İkinci Dünya Savaşı’nda Lanchester uçaklarında pilot olarak görev yapmış öğretmeninin dikkatini çekmişti. 
Liseden sonra onun yönlendirmesi ile İsrail Teknoloji Enstitüsü Technion’a girdi. Mezun olduktan sonra da İsrail Hava Kuvvetleri’nde çalışmaya başladı.

Uçaklarda yeni silahlar için gerekli mühendislik çalışmaları yapmak, modifikasyonları gerçekleştirmek ana göreviydi. 13 yıl boyunca Hava Kuvvetleri’nde görev yapan Karem, 16 projeyi başarıyla bitirdi.

O yılları, “Çok hızlı çalışıyorduk. Bir proje başladığında 6 ayda sonuçlandırılıyordu. Aynı süre ABD’de neredeyse 20 yılı buluyordu” diye anlatıyordu.

1973’TE İLK İHA’YI YAPTI

Askerlikten sonra ‘drone’ adı verilen pilotsuz uçak projelerine merak saldı. Belki de bu tutkusunu küçüklüğünden gelen bir fikrin hayata geçirilmesi olarak bakıyordu. Tasarladığı ilk İHA’lar 1973’te Yom Kippur Savaşı’nda kullanıldı. İsrail kuvvetleri, güçlü hava savunma sistemlerine sahip Mısır ve Suriye’ye saldırmadan önce İHA’ları gönderiyor ve keşif yapıyordu. Bazen düşman füzeleri İHA’ları görüyor ve açtıkları ateşle yerleri tespit ediliyordu. Karem ve ekibi bir ay içinde istenilen aracı tasarlayıp imal ediyor ve testlerini tamamlayıp sunuyordu. 

İsrail’deki evini küçük bir atölyeye çevirmişti. Kullandığı motorlar genellikle otomotiv sektörü tarafından tercih ediliyordu. En sevdiği de karting araçlarında kullanılan yüksek devirli motorların modifiye edilmesiydi. Gövdeyi oluşturan fiber parçalar garajında dökülüyordu. 
 
İHA’LAR UZUN SÜRE KÜÇÜMSENDİ
 
İnsanlar baktıklarında İHA’ları küçümsüyordu. “Neden büyük uçaklar yerine böyle basit uçaklar tasarlıyorsun” diye soruyorlardı.  O da bu soruları “Küçük olan, basit olan sorunsuz çalışır. Uçak büyüdükçe problemleri artar” diye cevaplıyordu.
 
ABD’ye geldiğinde kurduğu Leading Systems şirketi ile önce Aquila ve Amber İHA’ları üzerinde çalışmaya başladı. Ekipleri küçülttü. 20 saatte bir olan kazaları 650 saate çıkarttı. Onun için en önemli konu görevden çok “uçuş emniyeti” oldu. Çünkü kazalarda İHA’lar ağır kırım geçiriyor, bir daha kullanılamaz hale geliyordu. Hemen bir teknik geliştirdi. Araçlar katapultla fırlatılıyordu. Gövde üzerine konulan paraşüt ile İHA’lar emniyetle inebiliyordu.
 
Neredeyse 10 bin metreye kadar çıkartılabilen İHA’larla ilk ilgilenen Amerikan Ordusu ve Donanması oldu. Her biri 350 bin dolar olan Amber’lerden sipariş verilme aşamasına gelinmişti. Her yıl 200 adet üretim planlanıyordu.
 
BÜYÜKLERİN GÜCÜ
 
Teknik olarak beğenilen İHA, politik çekişmelerin kurbanu oldu. ABD Kongresi 1987’de aldığı karar ile İHA’larda tek bir model geliştirilmesine izin verdi. Bu tasarım adı da Pioneer’dı. Araç, alçak irtifadan kısa süreleri görevler yapabiliyordu. Amber Projesi ise iptal edilmişti. Karem’in şirketi finansman sıkıntısına girmişti. Mecburen Leading Systems o yılların havacılık devlerinden biri olan Hughes Aircraft’a satıldı. Daha sonra da şirketin kontrolü General Atomics’e geçti. 
Yeni şirket, İHA’ların önemini çok iyi anlamıştı. Ancak ABD kuvvetleri pek fazla İHA sistemleri ile ilgilenmiyordu. Karem çalışmalarını sürdürüyordu. Aynı bir uçak gibi pist kullanarak havalanan bir tasarım yapıldı. İhraç edilecek bu İHA’ya Gnat 750 adı verildi.

İLK SATIŞ TÜRKİYE’YE
 
1990’ların başında Güneydoğu’da terör ile mücadele eden Türkiye’den ilk sipariş geldi. Türkiye 6 İHA almak üzere anlaşma imzaladı. Gnat 750'ler uzun yıllar kullanıldı. Bu araçlar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin envanterine giren ilk İHA'lardı. (*1)
 
Ancak dünya değişiyordu. 1993’ten itibaren karışan ve dağılan Yugoslavya için Amerikan kuvvetlerinin uzun süre havada kalabilen, keşif yapabilen İHA’lara ihtiyacı vardı. Hemen Türkiye modeli gündeme alındı.
 
O yıllarda CIA’nın patronu Jim Woolsey İHA Program Müdürü ile bir toplantı yaptı. İstediklerini gerçekleştirebilecek bir hava aracı istedi. Verilen cevap: “Böyle bir İHA’nın geliştirme maliyeti 100 milyon dolar, süresi tam 5 yıl” oldu.
 
Woolsey bu kadar beklemek istemiyordu. Yaptığı araştırmalarda bu işi başarabilecek tek insanın Abraham Karem olduğunu gördüğünde hemen atlayıp Los Angeles’a uçtu. Onu evinde kabul eden Karem “Bütçeniz ve süreniz nedir” sorusuna “5 milyon dolara 3 ayda istediğinizi yaparam” cevabını verdi.
 
3 AYDA 5 MİLYON DOLARA YAPARIM DEDİ
 
Hemen sözleşme imzalandı. 3 ay sonra ilk Gnat 750 Bosna semaları üzerinde uçarken çektiği görüntüleri bölgedeki diğer uçaklar ve uydular üzerinden Pentagon’a aktarıyordu. Amerikalılar şaşkınlık içinde görüntüleri izliyordu. 
 
Temmuz 1994’te General Atomics ile bir anlaşma yapıldı. Gnat 750’nin geliştirilecek ve ortaya bugün kullanılan Predetor’un atası çıkacaktı. Çalışmalar hemen başladı. Özel keşif cihazları, kızıl ötesi kameralar ve bir çok sisteme sahip İHA, 2001’den itibaren de silah taşımaya başladı. Artık pilotsuz uçaklarda yeni bir sayfa açılıyordu.
 
6 BİNDEN FAZLA İHA VAR
 
Bugün Amerikan kuvvetlerinde 6 binden fazla İHA bulunuyor. Ana iskeleti Predetor oluşturuyor. Uçaklar Afganistan, Irak, Yemen, Somali ve Libya üzerinde kullanılıyor. Milyonlarca saat uçuşu geride bırakan Predetorların sayısı önümüzdeki yıllarda daha da artırılacak. Pentagon, önümüzdeki 10 yıl içinde İHA sayısını 8 bine çıkartacak ve tam 37 milyar dolar harcayacak.
 
Predetor’un imalat aşamasına kadar General Atomics ile çalışan Karem, daha sonra şirketten ayrıldı. Bir başka İHA olan Reaper Projesi’nde görev yapmaya başladı. 
 
İHA SİLAHLI OLMAMALI
 
Karem için aslında İHA’ların silah taşımasına gerek yok. Yapılacak keşif, alınacak istihbarat Karem için çok daha önemli. Ama sonuçta müşterinin istekleri de önem taşıyor.
 
Predetor’un ardından Karem yine boş durmadı. Kurduğu Frontiers Systems ile İHA’lar üzerinde çalışmaya devam etti. Pilotsuz helikopterler yani döner kanatlı insansız hava araçları konusunda tasarımlar yaptı. Geliştirdiği A160 modeli, ana rotorunu farklı kullanarak hem sessiz hem de ciddi yakıt tasarrufu sağlayarak uçabiliyordu. Bu sayede taşıdığı yük de arttırılmıştı. Frontiers Systems, 2004’te Boeing tarafından satın aldı

The Economist

(*1) Türkiye İHA'ların önemini erken tespit etmişti. O yıllarda Türk Havacılık Sanayii TAI'ye yerli bir İHA geliştirilmesi için talimat verilmişti. Prototipler yapıldı. Ama projenin sonu yönetim değişikliği nedeniyle getirilemedi. 1990'ların ortalarındaki çalışmalar devam etseydi, muhtemel ANKA projesi en az 10 yıl önce hayata geçebilirdi. 

 Tolga ÖZBEK


kaynak: kokpit.aero

6 Kasım 2013

New Ultrasonic Probe Offers new way to Inspect Curved Composite

A new development in ultrasonic probe technology offers a faster and more effective way to inspect complex curves and radii in composite components.

WrapIt by Phoenix Inspection Systems is a flexible ultrasonic phased array tool that can be wrapped around a curved surface. It’s ideal for use in the aerospace, marine, wind energy and motor sport industries where structural composite components are commonly used and where the use of conventional probes can present a real challenge.

WrapIt can operate on both concave and convex geometries. Its ultrasonic phased array transducer is housed in a rubber enclosure formed to the nominal curvature of the component. The waterproof wheel encoder runs on the component radius so it is clear of panel cut-outs and gaps. The housing incorporates features for reliable and quick inspections such as low-friction plastic skids to ensure a smooth scanning motion and internal irrigation channels for consistent coupling.
As the system self-adjusts to changing geometry, one tool fits a range of radius sizes and by simply changing the housings a broader range of geometries can be inspected with one array. WrapIt is compatible with all types of phased-array instrumentation, making it easier to get the technology qualified and approved.


Neil Hankinson, Head of Applied Engineering at Phoenix Inspection Systems, said;
Ultrasonic inspection is recognised as one of the most informative NDT techniques for testing carbon fibre and composite materials. However the inspection technologies typically used for flat laminates are not easy to apply on curved surfaces, particularly where components have continual variation in geometry along their length. In these cases, the inspection of corner regions has the potential to become an expensive production bottleneck.
For more information check out the Phoenix website.


kaynak:compositestoday

1 Eylül 2013

Hürkuş Kanat Çırptı!

TAI’nin milli imkanlarla tasarlayıp ürettiği eğitim uçağı Hürkuş 29 Ağustos sabahı gökyüzüyle ilk defa buluştu ve ilk uçuşunu başarıyla tamamladı. TAI’nin Kazan'daki tesislerinden Türk Hava Kuvvetlerinin izniyle 4ncü Ana Jet Üs Komutanlığı pistine geçen uçak sabah saat 07:33 'de havalandı. Yaklaşık 33 dakika havada kalan uçak saat 08:06 gibi başarıyla piste indi.



20 Ağustos 2013

Tübitak arama kurtarma çalışmaları için mobil araç geliştirdi

TÜBİTAK maden kazaları sonrasında gerçekleştirilen arama-kurtarma çalışmaları için mobil robot geliştirdi.

Söz konusu robot arama kurtarma faaliyetlerini hızlı ve güvenli yapılmasını sağlayacak.

Mobil robot sayesinde normal şartlarda maden kazalarında arama-kurtarma ekipleri için tehlike oluşturan durumlar da engellenmiş olacak.
Bu kapsamda TÜBİTAK ile Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) arasında işbirliği sağlandı. TÜBİTAK tarafından geliştirilen robot ekim ayı itibariyle kullanılmaya başlanacak.

Söz konusu mobil robot göçük, yangın ve gaz sızıntısına karşı arama ve kurtarma ekibinden önce madene girerek üzerindeki video ekipmanları ve sensörler sayesinde kaza bölgesinde mevcut durumu gösterir verileri arama-kurtarma ekibine aktaracak.
Bu sayede kurtarma ekipleri, robotlardan gelen bilgilere göre kaza yerine ulaşıp müdahale edebilecek.
Öte yandan Türkiye’de göçük, grizu patlaması, gaz zehirlenmesi, sel ve su baskını gibi nedenlere bağlı olarak yaşanan maden kazaları 1941 yılından bu yana 4 bin can aldı. Bu can kayıplarının bir kısmı kaza anında gerçekleşmesine karşın asıl çoğunluğu kazadan sonra hayatta kalan madencilere zamanında ulaşılamamasından kaynaklandı. İşte bu robot sayesinde bu tür üzücü durumların bir daha yaşanmaması amaçlanıyor.

30 Temmuz 2013

Magnezyum ve Alaşımları

Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği öğretim üyesi Prof.Dr. Ayşeğül AKDOĞAN EKER tarafından hazırlanmış "Magnezyum ve Alaşımları" başlıklı ders notuna aşağıdaki bağlantıya tıklayarak ulaşabilirisiniz.

Belgenin içeriğinde aşağıdaki konular hakkında bilgiler mevcuttur:

1- Magnezyum ve Magnezyumun Doğa'da Bulunuşu
2- Magnezyum Metalürjisi ve Üretim Yöntemlerine Bakış
3- Magnezyum ve Magnezyum Alaşımlarının Standartları ve Özellikleri
4- Magnezyum ve Magnezyum Alaşımlarının Şekillendirilmesi
5- Otomotic Sektöründe Magnezyum ve Alaşımları


Ders notuna ulaşmak için tıklayınız..


kaynak: Ayşegül Akdoğan EKER (YTU Makine Fakültesi)

Türk mühendislerin büyük başarısı

ODTÜ'de, dokunmatik ekranlardan antibakteriyel ürünlere kadar birçok alanda kullanılabilecek gümüş nanoteller üretildi. Gümüş nanotellerin elektronik cihazlarda kullanılmasıyla esnek ve şeffaf cihazların üretimine bir adım daha yaklaşılacak.
ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. H. Emrah Ünalan ile aynı bölümde araştırma görevlisi olarak çalışan Şahin Coşkun, laboratuvarda gümüş nanoteller üretti.

Konuyla ilgili bilgi veren Ünalan, TÜrkiye'de bir ilki başardıkları projeye 2009'da TÜBİTAK'ın desteğiyle başladıklarını belirtti. Çalışmalarına ilişkin araştırma görevlisi Coşkun'un yüksek lisans tezinin ODTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü tarafından Yılın Tezi Ödülü'ne layık görüldüğünü dile getiren Ünalan, "Saygın bir bilim dergisinde yayınladığımız üretim çalışmamız uluslararası bilim camiasında büyük yankı uyandırdı" dedi.

Ünalan, nanomalzemelerle ilgili çalışmaların hız kazandığı bu dönemde, gümüş nanotelleri laboratuvarlarda çözelti bazlı yöntemlerle başarılı şekilde ürettiklerini anlattı.

"Birçok ülkede yok ama Türkiye'de üretiliyor"
"Bu hammadde dünyada birçok ülkede yok ama Türkiye'de üretiliyor" diyen Ünalan, üretim ve saflaştırma sonrasında, saç telinin yaklaşık binde biri kalınlığındaki gümüş nanotelleri bir altlık üzerine, basit sprey kaplama yöntemiyle örümcek ağına benzer bir yapıda ve ince film şeklinde kapladıklarını söyledi.

İnce filmlerin şeffaf ve esnek bir yapıda olduğunu ifade eden Ünalan, bu filmlerle çeşitli elektronik cihazları geliştirmeyi amaçladıklarını vurguladı.

Ünalan, gümüş nanotel ince filmler kullanarak, ekran sistemlerinde kullanılan ve LCD teknolojisine alternatif sunulan Işık Yayan Organik Diyotları (OLED) da üretmeyi başardıklarına vurguladı.

Pil ömürleri daha uzun

OLED'lerde LCD ekranlardaki gibi arkadan aydınlatmanın gerekmediğine dikkati çeken Ünalan, dolayısıyla OLED teknolojisini kullanan cep telefonu ve tablet bilgisayar gibi elektronik cihazların pil ömürlerinin de daha uzun olduğunu kaydetti.

Ünalan, ayrıca gümüş nanotel ince filmlerin kullanımıyla genellikle cam altlık üzerinde oluşturulan OLED'lerin plastik altlıklar üzerinde de üretilebileceğini ve elektronik cihazların esnek yapıya getirilebileceğini ifade etti.

Dünyada bu türden ekranların üretiminin taşınabilir cihazlarda devrim yaratacağının konuşulduğunu aktaran Ünalan, "OLED'lerin üretiminde elektrot malzemesi kullandığımız gümüş nanotel ince filmler yeni bir malzeme. Bu teller sayesinde esnek ve şeffaf cihazlar üretilebilecek. Katlanabilir, kıvrılabilir ve bükülebilir cep telefonları, tablet bilgisayarlar, kol saatleri gibi. Bunlar hala bilim kurgu gibi gözüküyor ama gerçeğe dönüşebilir. Öyle ki dünyada bazı firmalar şu an bunun üzerinde araştırma faaliyetleri yürütüyor. Biz de Türkiye olarak bu teknolojiye bir katkıda bulunduk" diye konuştu.

"Cihazların protiplerini üretmeye çalışıyoruz"

Gümüş nanotel ince filmlerin dokunmatik ekranlarda da kulanıldığını belirten Ünalan, şöyle devam etti:

"Bankamatiklerde, tablet bilgisayarlarda, cep telefonlarında ve hatta masaüstü bilgisayarda bile kullanılmaya başlanan dokunmatik ekranlar da gümüş nanotel ince filmlerle kolay ve ekonomik şekilde üretilebilir. Yerli üretim için bir fırsat yaratılabilir. Bu konuda biz cihazların protiplerini üretmeye çalışıyoruz. Tüm işler bu prototiplerle başlıyor. Bununla ilgili cihazları son ürüne çevirmek tabiki yoğun arge çalışmaları ve mühendislerle işbirliği gerektiriyor. Üretim ölçeğinin büyütülmesi gerekiyor. Dünya ile aynı anda bu teknolojiyi üretebiliriz."

Gümüş nanoteller indiyum kalay oksite alternatif

Dokunmatik ekranlarda, LCD televizyonlarda şeffaf elektrot malzeme için genellikle kaynaklarının büyük çoğunluğu Çin'in elinde bulunan indiyum kalay oksitin kullandığını anlatan Ünalan, şöyle devam etti:

"İndiyum kalay oksit, seramik bir malzeme dolayısıyla esnek değil, geniş alanlara kaplanmasında problemler var ve oldukça pahalı. Kaynakların büyük çoğunluğu da Çin'in elinde ve hem fiyatı sürekli artıyor hem de bunu politik bir malzeme olarak kullanıyor. Dünyada bu malzemenin alternatifi için arayışlar bütün hızıyla sürüyor. Bu alternatifler arasında öne çıkan bir malzeme de gümüş nanoteller. Biz gümüş nanotel üretimimizi, düşük sıcaklıkta, zararsız kimyasallar kullanarak gerçekleştiriyoruz. İnce filmlerimizi ise basit sprey kaplama yöntemiyle boyut sınırlaması olmaksızın kaplayabiliyoruz. Bu çok büyük bir avantaj. Bunu doğru şekilde yönlendirebilirsek ülkemiz için büyük avantaj olur. Gümüş nanotelleri ayrıca fotoalgılayıcılar, antibakteriyel ürünler ve güneş gözeleri gibi alternatif alanlarda da kullanıyoruz. Bu tür cihaz ve ürünlere yönelik prototip çalışmalarımız bütün hızıyla devam ediyor."


kaynak: sabah

13 Temmuz 2013

Asrın Projesinde Taşlar Çanakkale'den


“Asrın Projesi” olarak nitelendirilen Marmaray’ın bazı etaplarında demiryollarında kullanılacak bazalt taşlar, Çanakkale’den gemilerle İstanbul’a gönderiliyor.
Bir madencilik firmasının, Çanakkale-Çan karayolu yakınındaki Haliloğlu köyünde bulunan ocağından çıkarılan taşlar, kamyonlarla Kepez Limanı’na getiriliyor. Burada depolanan taşlar, iş makineleri yardımıyla yük gemilerine konulup İstanbul’a sevk ediliyor.
Firma sahibi Hayrettin Dereli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bazalt taşların, Marmaray Projesi’nin bazı etaplarındaki demiryollarında, rayların altında kullanılacağını söyledi.
Marmaray’ın, “büyük bir proje” olduğunu dile getiren Dereli, yüklenici firmanın, 800 bin ton bazalt taşına ihtiyaç duyduğunu öğrendiklerini anlattı. Bu talebin tamamını karşılayamayacaklarını ancak ellerinden geldiğince büyük miktarlarda sevkiyat yapmaya çalıştıklarını belirten Dereli, firmayla 100 bin ton taş göndermek üzere sözleşme imzaladıkları bilgisini verdi.
Dereli, daha önce Yunanistan’daki demiryolu projesine taş gönderdiklerini ifade ederek, şöyle konuştu: “Çok taş gönderdik ama Yunanistan’daki kriz nedeniyle projemiz yarıda kaldı. Bu ülkedeki ekonominin düzelmesini bekliyoruz. Zaman zaman aynı taşlardan Rusya’ya da gönderiyoruz. Bazalt çok sert bir taş. Su emmesi yok, ufalanması zayıf, temiz ve tozsuz. Bazalt, hızlı trenlerin hareket halinde yaptığı gerilimi azalttığı için tercih ediliyor.”
“Deniz yoluyla taşımacılığa teşvik var”
Kepez Liman Müdürü Evren Beceren ise limanda yükleme ve yolcu faaliyetlerinin devam ettiğini söyledi.
“Deniz yoluyla yurt içi taşımacılık” olarak tanımlanan kabotajda bu tür faaliyetlerin artmasının, deniz filoları ve ülke için ciddi gelir sağladığına dikkati çeken Beceren, “Şu anda 1 yılda yaklaşık 100 bin ton yük sevkiyatı olacak. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Kabotajda devletin birçok desteği bulunuyor. Karayolundan ziyade deniz yoluyla taşımacılığa teşvik var” ifadesini kullandı.

ETKİNLİK ! TÜRKİYE KOMPOZİT ZİRVESİ 2013

TURK KOMPOZIT 2013: 1.Türk ve Bölgesel Kompozit Teknolojileri Sanayi ve Uygulamaları Sempozyumu ve Forumu




TURK KOMPOZIT 2013'te Neler Olacak ?

TURK KOMPOZIT 2013 kompozit sanayine özel, üretim, işleme ve uygulama yöntemlerini kapsayan bir kompozit sanayi etkinliğidir. Etkinlik; Hammaddeler (Reçineler, Takviyeler, Termosetler, Termoplastikler, Katkı Malzemeleri), Yarı Mamül, Ara Ürünler ve Nihai Ürünler, Üretim Teknolojileri, Makinalar, Ekipmanlar, Sarf Malzemeleri, Simülasyon Hizmetlerini kapsar.

Neden Katılmalısınız ?

Yerel ve bölgesel kullanıcılarla bir araya gelme fırsatı
Türk kompozit sanayisinin önde gelen firmalarına ulaşabilirsiniz.
Etkin alım ve satım gerçekleştirebilirsiniz.
Yeni projeleriniz için uygun ortaklıklar tesis edebilirsiniz.
Sürekli büyüyen sektör içinde etkin iş ilişkileri oluşturabilirsiniz.

Neden Ziyaret Etmelisiniz ?

Sektör hakkında daha fazla bilgi edinmek için
Kompozit üreticilerine ulaşabilirsiniz.
Hammadde tedariği için gerekli kontakları oluşturabilirsiniz.
Teknik uygulamalar hakkında bilgi alabilirsiniz.
İş ve kariyer fırsatlarını bulabilirsiniz.


Etkinliğin Yeri ve Tarihi

     Tarihler           :   3-4-5 Ekim 2013
     Yer                 :   Istanbul, The Green Park Hotel Pendik
     Web               :  www.thegreenparkpendik.com

Ulaşım

     Adres              :  The Green Park Hotel*, Doğu Mahallesi Temenye Mevkii Eski Ankara Cad. 
                               No:200 Pendik / İstanbul / Türkiye
     Tel.                  :   +90 (216) 585 21 21
     Fax                  :  +90 (216) 491 94 94

*The Green Park Hotel Yeşilköy Atatürk Havalimanından araba ile 1 saat ve Pendik Sabiha Gökçen Havalimanından sadece 10 dakika uzaklıkta.
Dünya'nın birçok  havalimanlarından direkt seferlerin gerçekleştiği ve lokal ana bağlantı noktası niteliğindeki Atatürk Havalimanını tercih edebilir veya daha bölgesel ve sayılı sayıda bağlantıya sahip Sabiha Gökçen Havalimanını kullanabilirsiniz.



Etkinlik sayfasını incelemek ve etkinlik ile alakalı daha fazla bilgiye ulaşmak için tıklayınız.
Etkinlik bröşürüne ulaşmak için tıklayınız.
Başvuru formunu indirmek için tıklayınız.




11 Temmuz 2013

Türkiye, kendi uydusunu kendi fırlatacak

Türkiye, kendi ürettiği uyduları uzaya göndermek amacıyla bir Uydu Fırlatma Merkezi kuruyor.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ile ROKETSAN AŞ arasında Uydu Fırlatma Sistemi (UFS) Projesi Ön Kavramsal Tasarım Dönemi sözleşmesi imzalandı. SSM Vecihi Hürkuş Toplantı Salonu'nda düzenlenen imza töreninde konuşan Savunma Sanayii Müsteşar Vekili Faruk Özlü, Türk savunma sanayisinin son dönemde gerçekleştirdiği atılımların bu projeyle daha da güçlendiğini ifade etti. Özlü, bu proje için müsteşarlık bünyesinde proje grubu oluştuklarını belirterek, projede emeği geçenlere teşekkür etti. Roketsan Genel Müdürü Selçuk Yaşar da projenin Türkiye'nin gelecekteki uzay sanayisi için çok önemli bir yere sahip olduğunu, böyle bir projede görev aldıkları için de onur duyduklarını dile getirdi. Türkiye'nin gelecekteki uzaydaki varlığını sürdürmesinin bu projenin başarılı olmasıyla ilişkili olduğunu ifade eden Yaşar, "Projenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum" dedi.
UYDU FIRLATABİLEN 10 ÜLKE BULUNUYOR 
Roketsan yetkilileri de salondakilere projeye ilişkin sunum yaptı. Yetkililerin verdiği bilgiye göre, dünyada UFS kabiliyetine sahip 10 ülke bulunuyor. Bugüne kadar değişik fırlatma merkezlerinden 5 binden fazla uzay aracı fırlatılmış, kendi uydusunu yapan ülkelerin hemen hemen tamamı kendi fırlatma yeteneğine sahip bulunuyor.
Öte yandan, 2012 yılında başlatılan UFS Projesi ile alçak yer yörüngesine uydu yerleştirebilecek bir fırlatma aracının geliştirilmesi, yer sistemlerinden oluşacak fırlatma merkezinin kurulması ve fırlatma aracı için gerekli üretim altyapısının oluştulması amaçlanıyor. Sözleşme kapsamında 1 yıl içinde uydu fırlatma merkezi ile fırlatma aracı üretim tesisleri projelendirilecek. Konuşmaların ardından SSM Müsteşar Vekili Özlü, ROKETSAN Genel Müdürü Yaşar ve ROKETSAN Genel Müdür Yardımcısı Yavuz Aka sözleşmeyi imzaladı.

8 Temmuz 2013

Hasar Analizi Örneği

TMOMOB Metalürji ve Malzeme Mühendisleri Odasının resmi yayın organı "Metalürji Dergisi" nde yayınlamış "Hasar Analizi Örneği" makalesine aşağıdaki bağlantıya tıklayarak ulaşabilrsiniz.

Makale Yazarları
Aydın Şelte       ASSAB Çelik ve Isıl İşlem
Koray Arslan    ASSAB Çelik ve Isıl İşlem
Sakine Ülker     ASSAB Çelik ve Isıl İşlem
Aziz Hatman     ASSAB Çelik ve Isıl İşlem


Makaleyi okumak için tıklayınız.

30 Haziran 2013

Airbus Yakıt Hücresi Araştırması için İşbirliği Yaptı

Yakıt havayollarının en büyük gider kalemidir. Havacılıkta fosil yakıtlara bağımlılığı azaltacak ve daha çevreci olan alternatif yakıtlar konusunda ciddi çalışmalar yapılıyor. Peki üreticilerin hedefinde hangi alternatif teknoloji var?


Avrupalı uçak üreticisi Airbus yakıt hücresi geliştirmek için laboratuar testlerine başlamaya hazırlanan Parker Havacılıkla işbirliği yaptı. Komponentler üzerindeki testler yakıt hücresinin çekirdeğinde başlayacak. Hidrojen ve oksijen enerjisi elektriğe çevrilerek büyük sistemler üzerinde testler yapılacak.
Parker Havacılık Hamburg’daki tesislerinde başlayacak testler daha sonra Airbus’ın Tolouse tesislerinde A320 üzerindeki uçuş ve yer testleri ile devam edecek. Airbus yakıt hücresi takılmış test uçağının ilk uçuşunun 2016’da gerçekleşmesini planlıyor. Airbus en az iki yıl süreyle yakıt hücresi teknolojisini A320’de test etmek istiyor.
İLK MODİFİKASYON 2015’TE
Uçakta henüz ne gibi modifikasyonların yapılacağı açıklanmazken dizayn sürecinin başladığı belirtildi. İlk modifikasyonun ise 2015’te meydana gelmesi bekleniyor.
Entegrasyon testleri ise Airbus’ın Hamburg’da inşa edeceği ve 2014’ün sonunda açılması beklenen uygulamalı araştırma merkezinde yapılacak. Hamburg’daki bina Airbus’ın ortaklarıyla gerçekleştireceği projelere ev sahipliği yapmak üzere tasarlandı.
BAZI SİSTEMLERİN KULLANIMINA SON VERİLECEK

Yakıt hücresi hidrojen ve oksijenin içerdiği enerjiyi elektriğe çevirirken yan ürün olarak su üretiyor. Burada amaç ram hava türbini ve yedek güç ünitesi gibi geleceğin uçak sistemlerindeki bazı büyük sistemlerin kullanımına son vermek. Şu ana kadar testlerde herhangi bir engelle karşılaşılmazken birçok farklı sistemin bir araya getirilmesinin zor bir süreç olduğu vurgulanıyor. Airbus ve parker Havacılık işbirliğini ilk olarak 2011 Paris Air Show’da duyurdu. Airbus, uçağın yedek sistemlerine enerji veren yakıt hücresi sistemiyle ilk uçuşu 2008’de gerçekleştirdi. 

Selin KABATAŞ / kokpit.aero

29 Mart 2013

TÜBİTAK Staj Başvuruları

TÜBİTAK 2013 yılı yaz dönemi staj başvuruları başlamıştır. Tübitak    Malzeme Enstitüsü (MAM) ve Tübitak Ulusal Metroloji Enstitüsü yaz dönemi staj başvurusu için aşağıdaki bağlantılara tıklayınız.

TUBİTAK-MAM

TUBITAK-UME

14 Mart 2013

Mühendislik Eğitimi Videoları

Mühendislik eğitimi alan öğrencilerin faydalanabileceği güzel bir site. İçerikte temel mühendisliklik alanlarına ait derslerin anlatımları mevcuttur.


http://www.learnerstv.com/Free-Engineering-video-lecture-courses.htm

16 Şubat 2013

Lufthansa Teknik Sürtünmeyi Azaltan Yeni Cila Sistemi Geliştiriyor

Araştırmacılar özellikle yakıt tüketiminden kaynaklı maliyetleri azaltmak ve çevreci olmak adına sürekli yeni teknolojiler üzerinde çalışıyor. Köpekbalığının derisindeki sürtünmeyi azaltan yapı uçakların aerodinamiğini geliştirmekte kullanılacak.




Özellikle son birkaç yıldır, havacılık sektöründe uçakların yakıt tüketimini azaltmak ve çevreyi korumak amaçlı çok başarılı yenilikler geliştirildi. Yeni ve hafif kompozit malzemeler ile düşük dirençli yüzeyler uçakların aerodinamik direncini ve enerji ihtiyacı miktarını düşürmekte önemli bir yere sahip.
Modern bir uçağın aerodinamiğini geliştirmek için yüzeyin mikro yapısı değiştirilebilir. Yüzey yapısını geliştirecek olasılıklardan biri köpekbalıklarının doğasındaki riblet etkisini kullanmaktır. Ribletler, köpekbalıklarının derisinde daha hızlı yüzmelerini sağlayan pullardaki çevresel oluklar olarak açıklanabilir. Bu mikroskobik ölçüde küçük oluklar doğru açıda türbülans akışını engeller böylece direnci azaltır.
Köpekbalığı derisinin aerodinamik üzerindeki etkisi 30 yıldır biliniyor. Avrupa Birliği’nin Temiz Gökyüzü adlı araştırma projesinin bir parçası olarak uzun süredir devam eden deneylerden elde edilen bilgi uygun teknik süreçlerle biyolojik yapılardan transfer edildi. 2011 yazından bu yana süren çok fonksiyonlu Kaplama araştırma projesinde Lufthansa Teknik, Airbus ve Fraunhofer Enstitüsü’nün Teknoloji Üretmek ve Gelişmiş Materyaller (IFAM) birimiyle güçlerini birleştirdi. Araştırmanın amacı gerçek uçuşlarda bu yüzeylerin dayanıklılığını ortaya çıkarmak. Çünkü bu yüzeylerin uçuş sırasında çevresel etkilerle ne kadar esnek ve ekonomik açıdan sürdürülebilir ömrü olduğu büyük önem taşıyor.
YAKIT TÜKETİMİ YÜZDE 1 AZALIYOR
Güvenilir ölçüm sonuçları elde etmek için her biri 10x10 cm ebatında 8 yama iki Lufthansa A340’nin gövdesine monte edildi. Bu uygulama için ultraviyole ışıkla sertleştirilen sadece bir dakikalık uçucu solvent içeren ve uçuş sırasında yüksek streslere dayanabilen özel bir cila sistemi geliştirildi. Yeni cila sistemi aynı zamanda kir tutmaz, UV-stabil ve nanoteknoloji sayesinde yüksek aşınma ve erozyona dayanıklı.
Mikroyapılı cila kaplamayı yamalara uygulamak içinse mikroyapıyı cilaya transfer eden yeni prosedür olan eşzamanlı damga sertleştirme yöntemi geliştirildi. Negatif basınç olması durumunda riblet yapıyı tersine çevirmek için cila silikon film kullanarak uygulanıyor ve film çıkarılmadan önce ultraviyole ışık altında tedavi ediliyor. Eğer mevcut testler pozitif sonuç verirse araştırma projesindeki yeni adım yüksek otomasyonlu prosedürler geliştirmeden önce daha büyük yamaları test etmek olacak.
Geliştirme zincirinin sonunda son derece doğru, hızlı ve maliyet etkili prosedür elde edilebilmek adına bütün yapı normal bir yüzey cilalanır gibi cilalanabilmeli. Çıkan sonuçlar neticesinde yakıt tüketimini yüzde birden fazla azaltmak mümkün olacak. Böylece proje teknolojik liderlik, dayanıklılık ve çevresel sürdürülebilirlik adına Lufthansa Teknik’in pozitif imajına katkı yapacak.


kaynak : Selin KABATAŞ - Kokpit.aero

12 Şubat 2013

Titanyum Tozundan Kemik

Lazer tekniği ile daha iyi uyum sağlayan, uzun ömürlü ‘titan kemik’ üretilecek. Alman bilim insanlarının hedefi kısa sürede yıpranan protezlerin yerini alacak dayanıklı suni kemik üretmek.



Almanya'da yılda 200 bin hastaya yapay kalça eklemi takılıyor. Ancak protezler kısa sürede zedeleniyor. 2012 sonunda başlatılan bir proje ile Mecklenburglu bilim insanları titandan suni kemik üretimi üzerinde çalışıyor. 18 ay sürecek araştırma projesinde gerçeğine yakın formda metalden kemik üretilecek.

Vücuda uyumlu suni kemik
Wismar Polimer Teknolojileri Enstitüsü'nün prototip olarak titanyum tozundan ürettiği kalça kemiğinin özelliği gerçeği gibi yumuşak ve esnek olması. Protezin sağlıklı kemiğe daha iyi uyum sağlayabileceğine dikkat çeken bilim insanları bu sayede protezin değiştirilme zamanının da uzayacağını belirtiyor. Titanyum tozundan üretilen kemiğin üç ila dört yıl içinde piyasaya çıkması bekleniyor.

kaynak: DW Türkçe

9 Şubat 2013

YTU Kimya Mühendisliği Bölümünün Başarısı


Prof. Dr. Sabriye PİŞKİN ve Ekibinin Büyük Başarısı
Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümü öğretim üyelerinden oluşaşan, Prof. Dr. Sabriye Pişkin başkanlığındaki ekip ile Seranit Yapı Grubu' nun ortak çalışmaları sonucu ortaya konulan "Seraoxicoat" isimli ürünün tanıtımı yapıldı.

Prof. Dr. Sabriye PİŞKİN ve Ekibinin (Doç.Dr. Mehmet B. PİŞKİN, Yrd.Doç.Dr. Emek Möröydor Derun, Yrd.Doç.Dr. Nurcan TUĞRUL, Arş.Gör.Dr. Aysel Kantürk  FİGEN, Arş.Gör.Dr. A. Seyhun KIPÇAK, Arş.Gör. Müge Sarı YILMAZ, Arş.Gör. Özgül Dere ÖZDEMİR) öncülüğünde gerçekleştirilen, Seranit Yapı Grubu'nun yeni ürünü Seraoxicoat, dünyada ilk kez, özel içeriğiyle mekanlardaki sigara, tuvalet, boya gibi istenmeyen kokuları yok ediyor.
Seranit Yapı Grubu Başkanı Hamdi Altunalan, Seranit Yapı Grubu olarak ürün geliştirme konusuna büyük önem verdiklerini söyleyen Altunalan, daima yeniliğin farklılığa, farklılığın da katma değere dönüştüğü gerçeğinden yola çıktıklarını ve sektörün de ancak bu bakış açısıyla büyüyüp gelişeceğini ifade etti. sözlerine ekledi. “Ekolojik Ürünler kategorisinde hayata geçirdiğimiz ürünleri Yıldız Teknik Üniverisitesi ile ortaklaşa yürütüyoruz. Seraoxicoat da yenilikçi ürünlerimizden biri. YTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sabriye Pişkin öncülüğünde hayata geçen Seraoxicoat’un yapı sektöründe bir devrim yaratacağını düşünüyoruz ve burada sizlerle ilk kez paylaşmaktan da büyük gurur duyuyoruz” diyen Altunalan Polisan’la gerçekleştirdikleri işbirliğine ilişkin ise; “Geliştirdiğiniz ürünlerinizin nihai tüketiciye ulaşması da bir o kadar önemli. Bu kapsamda; Polisan ile yapmış olduğumuz bu işbirliği ile iki kritik konuda güçlerimizi birleştirmekten de büyük mutluluk duyuyoruz” dedi. Yüzde 100 yerli sermayeyle üretilen ekolojik sıva Seraoxicoat'u pazara sunmaya hazırlandıklarını ifade eden Altunalan, "Bu yeni ürün, dünyada ilk kez; içerdiği özel elementlerle mekanlardaki yemek, sigara, tuvalet, boya ve ilaç kokusu gibi istenmeyen kokuları yok etme özelliklerine sahip. Ne kadar sigara içilirse içilsin odaya koku sinmiyor. Çünkü duvarlar ve tavan koku tutmuyor. Sinpaş, Ağaoğlu, Taşyapı, Kalyon İnşaat gibi firmalarda patronların, yöneticilerin odalarında bu sistemi denedik. Hepsinden tam puan aldık. 


kaynak  : yildiz.edu.tr/duyurular


8 Şubat 2013

Staj Yapılabilecek İşletmeler ve İletişim Bilgileri




Yıldız Tekmik Üniversite Metalürji ve Malzeme Mühendisliği tarafından yayınlanan, Üretim Prosesleri stajı için uygun işletmelerin isimleri ve iletişim bilgilerini içeren listeye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

Listede toplamda 100 adet olmak üzere, Metalürji ve Malzeme Mühendisliği öğrencilerinin "üretim satjlatını" yapabilecekleri; dökümhane, demir-çelik ve demir dışı metal üretim işletmeleri, cam ve seramik üretim işletmeleri başta olmak üzere bir çok işletmenin iletişim bilgilerine yer verilmiştir.

Listeye ulaşmak için tıklayınız..


5 Şubat 2013

ASELSAN Kaldığı Yerden !!!


ASELSAN mühendisi Hakan Öksüz'ün geçen hafta Ankara'da meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetmesi, ailesi tarafından 'şüpheli ölüm' olarak görülüyor. Ailesi, Öksüz'ün son bir yıldır takip edildiğini düşündüğünü ve bu nedenle eşi ile çocuklarını Kahramanmaraş'a yolladığını açıkladı.



25 Ocak'ta Ankara Güney Çevre Yolu'nda bir kaza meydana geldi.
Otomobilin içinde Askeri Elektronik Sanayi (ASELSAN) Akyurt Tesisleri'nde mühendis olarak çalışan Hakan Öksüz vardı.
Direksiyon hakimiyetini kaybettiği belirtilen Öksüz, olay yerinde hayatını kaybetti.
ÖLÜMÜNDE SUİKAST ŞÜPHESİ
Kaza olduğu belirtilen ölüm, şüpheleri de beraberinde getirdi.
Hakan Öksüz'ün Kahramanmaraş'taki ailesi, olayın suikast olabileceğini iddia ediyor.
Öksüz'ün kaza yaptığı yer, ev ya da işyeri güzergahında değildi. İşe gittiği halde Öksüz'ün üzerinde herhangi bir kimlik kartı bulunamadı.
Üstelik Öksüz'ün başına, birkaç yıl önce dikkat çeken bir dövülme olayı geldi.
ASELSAN mühendislerinin üst üste şüpheli ölümlerinin yaşandığı 2006-2007 yıllarında, Hakan Öksüz de kimliği belirsiz kişilerce dövüldü.
EŞİNİ VE ÇOCUKLARINI KAHRAMANMARAŞ'A YOLLAMIŞ
Son 1 yıl boyunca takip edildiğini söyleyen Öksüz, çocuklarını ve eşini de memleketi Kahramanmaraş'a yolladı.
Öksüz’ün ailesi, hukuki mücadele başlatmaya hazırlanıyor.
ÖLÜMLERDEKİ ŞÜPHELER HALA TARTIŞMALI
2006-2007 yılında peşpeşe yaşanan ölümlerin ilki, F-16 uçaklarının yazılımı ve Milli Tank projesi üzerine çalışan mühendis Hüseyin Başbilen'di.
Kısa bir süre sonra  aynı yerde mühendis Halim Ünal, kafasına isabet eden tek kurşunla ölü bulundu.
Son vaka ise 26 yaşındaki genç mühendis, Evrim Yançeken oldu.
ASELSAN mühendislerinin ölümlerindeki şüpheler hala tartışmalı bir konu.

kaynak: ntvmsnbc.com

1 Ocak 2013

Yolcu Uçaklarında Sıradışı Proje

Uçakların daha az yakıt tüketmesi için araştırmalar yapan Alman biliminsanları, ters kanatlı bir yolcu uçağı projesi geliştirdiler.


Ters kanatların daha kolay bir hava akımı sağladığı için yakıt tasarrufuna yol açtığı ifade edildi.
İlginç model ile DLR'nin merkezindeki rüzgar kanallarında çeşitli deneyler yapılırken, elde edilen sonuçların son derece olumlu olduğu belirtiliyor. "Lamair" adı verilen proje sayesinde önümüzdeki yıllarda yolcu uçaklarının daha tasarruflu olabileceği, bunun da yolcu ücretlerine olumlu yönde yansıyabileceği açıklandı.
İlk bakışta göze hatalı bir uçak izlenimi veren yeni kanatlar, üç yıllık bir çalışmanın eseri. Havada kanatların etrafında daha az türbülans oluşmasını önleyen yeni sistem, hava akımının kanatların etrafından kolayca süzülmesine olanak sağlıyor.
Süddeutscne Zeitung gazetesine konuşan proje sorumlusu Arne Seitz "Hava akımları kanatlara etki yaptığı için uçakların yavaşlamasına neden olur. Hep aynı hızda kalmak için motorlara daha fazla güç verilir, daha fazla yakıt tüketilir" bilgisini verdi. Proje ile ilgili 2013'te de deneylerin devam edeceğini bildiren yetkililer, bütün risklerin ortadan kaldırılması için çalışmaların sürdüğünü açıkladılar.
2. Dünya Savaşında da bazı savaş uçaklarında denenen "ters kanat" sistemi, bugüne kadar yolcu uçaklarında kullanılmadı. Yapılan testlerde şuan bile yakıtta yüzde 10'a varan tasarruf sağlandığı, bu oranın daha da artabileceği belirtiliyor.

kaynak: Hürriyet